Eklenme tarihi: 01-08-2017 20:09:52
DİN ALGISI VE iSLAM
Dinin toplum içinde oynadığı rolün tarih boyunca ne denli büyük olduğu her zaman tartışılagelmiştir. Aslında bu rol öylesine büyüktür ki, bazen bir toplumun yaşamını kökten değiştirebilir, toplumun yaşamına egemen olabilir. Hatta zaman zaman siyasal yaşama tam
anlamıyla damgasını vurabilir. Daha açık bir ifadeyle, siyasal iktidarı din temeline dayalı bir iktidar haline bile dönüştürebilir. Bu da büyük
çapta toplumu oluşturan bireylerin dini nasıl algıladığı, yaşamlarının neresine koyduklarına bağlıdır. Günümüzde din – birey- devlet
ilişkisinde dünyanın hemen her bölgesinde, her ülkesinde bu bağlamda çok önemli gelişmeler izleniyor. Bu anlamdaki önemli
gelişmelerin yaşandığı ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Son 20 - 30 yıldır Türkiye' de yaşanan toplumsal ve siyasal gelişmelerin
temelinde, toplumu oluşturan bireyler, din ve devlet arasındaki üçgende yaşanan değişimler çok önemli ...
İşte TOVAK Köln e. V. 'nun etkinlikleri arasmda bulunan aylık söyleşilerden biri de bu konuya ayrıldı, 2017 yıh etkinlikleri kapsamında 17 Şubat tarihinde Köln PolI'deki merkezde gerçekleştirilen bu söyleşinin konuğu ise, Türkiye'de bu konunun önde gelen uzmanlarmdan biri olarak gösterilen AYŞE SUCU idi. Ayşe Sucu Türkiye'de toplum ile din arasındaki ilişkilerde çok önemli bir rol oynayan Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde 14 yıl süreyle görev alan ve 1996 yılında kurduğu Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları'nın başkanlığını 2010 yılına kadar sürdürdü, "Din ve Kadın", "İnsan
Olmaktır Dindarlık" "Sözde Dindarlık ve Akıl Tutulmasr" isimli kitapların yazarı olan Ayşe Sucu ayrıca "Sözcü" gazetesinde de haftada bir köşeyazarı olarak din ve kadın konularında görüşlerini dile getiriyor.
Ayşe Sucu, TOVAK Köln Merkezi'deki "İnanç Algımız ve İslam" başlıklı söyleşisine, Atatürk' ün "Din toplumsal bir olgudur. Dinsiz bir insan olabilirö ama dinsiz toplum yoktur" sözünü anımsatarak başladı ve "din" denince akla ilk gelen kavramların ve kelimelerin çok önemli
olduğunu ifade etti. "İnanç" , "Bağnazlık", "Vicdan", "Umut Arama", "Cehalet" "Başörtüsü" gibi kavramların tartışılmasında aslında hep
"olanlar"ın ön plana çıktığına işaret eden Ayşe Sucu, "olması gerekenler"in sürekli olarak atlandığına dikkat çekti ve özetle şöyle dedi:
Tartışmalarda biçimselliğin, davranış biçimlerinin ön plana çıkması yanlış bir yöntemdir. Bu toplumu olumsuz etkiler, çoğu kez öfkeye
yol açar, "On Emir" olarak bilinen ilkeler aslında çağdaş, uygar toplumlarda olması gereken temel ilkelerdir ve Musevilik, Hristiyanlık ve İslamiyet'te 1 - 2 farklılıkla vardır, Olanla olması gerekenlerin tartışılması sırasında bunlar arasındaki çelişkiler çok önemlidir. Yani
sadece Allah'a tapmak ilkesine karşılık bugün paranın, kişilerin çıkar ilişkilerinin ön plana çıkarıldığı, bunların tanrılaştırıldığı görülüyor.
Bu, bütün dinler için geçerlidir. Bugün bu noktaya gelinmesinde, "din dili"nin 21. yüzyılın insanına hitap edememesi büyük rol oynuyor.
Oysa bugün evrensel değerleri de içeren bir din diline ihtiyaç vardır. İnsan Tanrıya doğrudan muhataptır. Ancak uygulamada aracılar ön
plana çıkarılmaktadır. Düşünce tarihi incelenirse, evrensel ilkelerin dinlerin temelinde bulunduğu görülür. Hiçbir inanç sistemi tek başına
hakikati içermez. 0 nedenle konuya bütünüyle bakmak gerekir .... "
"İnanç Algımız ve İslam" söyleşisinin daha sonraki bölümünde bu konuda düşüncelerin geçmişinin araştırılmasının da çok önemli ve
gerekli olduğunu vurgulayan Ayşe Sucu, Kuran' da yer alan ayetlerin beşte birinin "Düşünün!" temelinde olduğuna işaret etti ve "İnsan
aklının reddettiği bir düşünce mantıklı olamaz. Vahiyleri bugünün anlayışı felsefesi ve koşulları içinde değerlendirmek, yorumlamak
gerekir. Hz Muhammed de insan sevgisini ön plana çıkaran bir kişilikti. Irk, cins ve renk farklılıklarının bir kenara bırakılması gerekir.
Kuran'ın temel kurallarından biri de "Tanımak'tır. İnsanların birbirine saygı ve sorumluluk bilinciyle yaklaşması ilkesini ön planda tutar.
Yeni uygarlıklar bu karşılaşma ortamında, siyasetçiler tarafından değil, aydınlar ve düşünürler, filozoflar tarafından oluşturulur. Dinler,
biçimsel bir din haline getirilmemelidir. Sadece ahireti ön plana alan bugünü gözönünde bulundurmayan bir din olamaz!" biçiminde konuştu.
TOVAK Köln Merkezi'nde düzenlenen Ayşe Sucu'nun konuşmacı olarak katıldığı "İnanç algısı ve İslam" konulu buluşmanın son
bölümünde de, İslam'ın dinin yorumlanmasında çağın düşünce biçiminin dikkate alınması gerektiği, Mustafa Kemal Atatürk'ün de bunun farkında olduğu, bu nedenle de "itikat, ibadet ve ahlak" olgularının dinin temelini oluşturduğu görüşünü dile getirdiğine işaret edildi. İnsanlann benimsedikleri dinin kitabını kendi dilinde okuması ve anlamasının son derece önemli olduğu vurgulandı ve bir katılımcının
"Ben namazımı Türkçe kılıyoruml" demesi de takdirle karşılandı. Katılımcıların Kuran'ın Türkçeye tercüme edilmesinde bugün
karşılaşılan zorlukları ve farklı yorumları anımsatmaları ve bu durumda hangi yoruma itibar edilmesi gerektiğinin sorulmasına Ayşe
Sucu'nun verdiği yanıt da özetle şöyle oldu: " ... Birbirinden farklı yorumlarla karşılaşıldığında daha önce de belirttiğim gibi akıl ve
mantık devreye girer. Dinin dönemsel değişiklikleri gözönünde bulundurmak zorunda olduğunu anımsarsak, buna uygun olan yorumu
benimsemek gerekir. 14 yüzyıl öncesinin tefsirleri, 0 günün gerçekleri ve koşulları içinde yapılmıştır. Ancak Kuran tarihselliğe dayanarak okunmalıdır. Aslında bu gibi durumlarda Diyanet'in devreye girmesi ve farklı tefsirlerde günün koşullarına, akıl ve mantığa en uygun yorumu benimsemesi ve bunu açıklaması çok yararlı olacaktır, .. "
Türkiye Toplum Hizmetleri Vakfı (TOVAK)www.tovak.eu