Eklenme tarihi: 16-01-2018 18:33:26
Türkiye Toplum Hizmetleri Vakfı’na;
"Gitmesekte, görmesekte o köy bizim köyümüzdür" diye bir halk ezgimiz vardır hani. Bu ezginin sözlerini daima irdelemişimdir.
Açıkçası asla gerçekten gitmediğimiz, görmediğimiz yerlerin bizim olduğuna inanmamışımdır. TOVAK ile tanıştıktan sonra nedense bu halk ezgisinin anlamını yeniden düşünmek zorunda kaldım.Gerçekten gitmediğimiz, görmediğimiz yerler bizim midir?Emek vermeden, onu görmeden, onu sulamadan küçücük bir fidan bile yetiştiremezken; nasıl olurda gitmediğimiz bir yer bizim olabilir?Bunları düşündüm ve sanırım TOVAK ile beraber yürüttüğümüz bu anlamlı çalışmanın sonunda sürekli irdelediğim bir soruya da oldukça açık ve güvenilir bir cevap bulabildim.
Bu girişten sonra bir Merhaba demeliyim sizlere. Hatta sımsıcak ve kocaman bir merhaba.
Ben Yenikaya köyünden yazıyorum sizlere. Yenikaya köyü; Elazığ ilinin, Karakoçan ilçesine bağlı ve Bingöl'ün hemen sınırında bir köy.
Haliyle kışları sert ve yoğun kar yağışlı; yazları ise, oldukça serin. Coğrafyası da oldukça sarp ve kayalık.Oldukça küçük bir köy aslında.
Geçen eğitim-öğretim döneminden beridir bu köyde ücretli öğretmen olarak birleştirilmiş sınıf okutuyorum. Birçok sorun, bir çok eksiklik vardı okulda; ama en önemli sorun tuvalet sorunuydu.Hemen köylülerle konuyu görüştüm ancak; bu yetersizliği ortadan kaldıracak bir olgunluk geliştiremedik. Sonra tabi ki çetin dediğim o kış geldi ve çok çok uzun sürdü.Kış bittiğinde bir baktım benim bir ayım kalmış. Bir ay sonra işim bitiyor. Bir aydan çok daha kısa bir süre kala birgün telefon çaldı ve hattın diğer ucundaki kişi bu işi başarabileceğimizi söylüyordu.
Açıkçası çok umutlandım ve hemen girişimlere başladım. Ancak anlatıpta sizin canınızı sıkmak istemediğim nedenlerden dolayı maalesef (TOVAK sayesinde bile) bu işi gerçekleştiremeden görevim son buldu. Sonra yeniden Yenikaya köyüne geldim.Tekrar TOVAK ile irtibata geçtik ve bu sefer kesin yapmaya karar verdim. Sizin bu mektubu okuyor olmanız aslında bizlerin bu işi başardığı anlamına geliyor.
Hemen çalışmalara başladık ve yavaş yavaş işe giriştik. Önce tuvaletin eski taşlarını kırıp, alt yapısını değiştirdik.Sonra velilerimin yardımlarıyla ve beni kırmayıp gelen bir usta sayesinde fayans taşlarını duvara ve yere yapıştırdık.Kapıları değiştirdik ve kilitlerini yeniledik.Lavabo taşlarını sıfırdan yerleştirdik.Tuvalet taşlarını hiç üşenmeden, tüm o pisliğine rağmen dışarı attık ve yerine yepyeni taşlar oturttuk.Ondan sonra güzelce bir boyadık.Boya işinde bende çalıştım, anladığım bir iş olduğundan kendimi buna kattım.
Ama aynı zamanda derste veren birisi olduğum için diğer işleri köylüler yaptı. Ellerine ve emeklerine sağlık diyorum. Açıkçası ortaya çok ama çok temiz bir yer çıktı.İş bittiğinde "bu kadar güzel olacağını hiç düşünmemiştim" dedim kendi kendime. Çok güzel bir iş çıktı ama o çok güzel işin içinde birde çok güzel bir çalışma ve İMECE ruhu vardı.
Sanırım İMECE ruhuna anlam katmak tam olarak bu oluyor. Bir kuruluş size bir telefon açıyor, bir amaç veriyor ve siz de o amacın etrafında hiçbir çıkar gözetmeden birleşiyorsunuz. Sanırım yıllardan beridir İMECE İMECE dediğimiz şey sonunda "İMECE" olabildi.
Çalışmalar esnasında daima öğrencilerime durumu anlattım. Hem çalışmaları, hem de çalışmayı sizin sayenizde gerçekleştirebildiğimizi. Bir öğrencim; "Öğretmenim, neden yabancı insanlar bize yardım ediyor?" diye sordu. Bende; "çocuğum onlar yabancı değiller, evet belki uzaktalar ama yabancı değiller.Onlar bu işe gönül vermiş kimseler ve gönül veren insanlar yabancı değildir.Onlar gönül dostudur. Gönül dostları da asla yabancı olmazlar.Bizden birileridir dedim."
Mektubum girişinde irdelediğim bir şeyden bahsettim. Şimdi ona geri dönmek istiyorum.Evet bana göre, gitmediğiniz ya da görmediğiniz bir yer size ait değildir. Size ait olması için oranın havasını koklamanız gerekir, suyunu içmeniz gerekir.Çünkü aitlik kavramı gerçekten emek ve değer ile doğrudan alakalı bir kavramdır.Ama uzaklıkla alakalı değildir.Bizlerden uzaktasınız ve göremiyorsunuz koşullarımızı. Ama yine de değer vererek, emek vererek bir gelişmeye ön ayak oldunuz.İşte gitmediğiniz ve görmediğiniz o köy artık sizindir.Çünkü siz buralara emeğinizi ve dostluğunuzu gönderdiniz.
Bu gelişme belki sizler için küçük ama bizler için çok büyük bir adım. Buralarda bir taşın üstüne bir taş daha koymak gerçekten çok zor.Şundan eminim ki; sizlerin bize yardım etmeniz tamamen çok hümanistçe ve gönül bağınızın kuvvetli olması ile alakalı.İçerisinde olmak istemediğiniz bir durumda, başkalarının da yaşamasını istemiyorsunuz.Bu anlayışta sizi tamamen bambaşka ve çok farklı bir yere koyuyor.O yer neresi biliyor musunuz? İnsanların gönlü. Her şeyden önce küçücük, masum çocukların kocaman kalpleri.Sizlerin yeri asla değişmeyecek ve her zaman kalplerde minnetle anılacaksınız.
Şunu tüm samimiyetimle söylüyorum ki; başta bu iş için gönül veren TOVAK ailesi ve bağış yapan herkes, bu kadar çocuğu mutlu ettiği için onların duaları hep sizlerle.Bizleri unutmayın; çünkü biz sizleri unutmayacağız.Her şey için ama her şey için çok teşekkür ediyorum. Dilerim yardım sever insanlar hiç eksilmesin hayatımızdan. Onları görmesek de çok seviyoruz. Çünkü sizlerden görmeden sevmeyi, görmeden yardım edebilmeyi öğrendik.Her şeyden önemlisi çocuklarıma görmeden sevmeyi öğrettiğiniz için Türkiye Toplum Hizmetleri Vakfı ve TOVAK e.V’ya binlerce teşekkür.Onlara bunu anlatarak öğretemezdim. Sağolun ve daima var olun.
Orhan AYIK
Elazığ Yenikaya İlkokul Müd. Yetk. Öğrt.
Türkiye Toplum Hizmetleri Vakfı (TOVAK)www.tovak.eu